MTMD Dergi | Sayı: 3 | Temmuz-Ağustos-Eylül'2018

Kendi heykel serüveninize ve harika heykellerinizin öyküsüne geçme- den önce bize kısaca heykelin evri- minden bahseder misiniz? O zaman ilk heykelden başlamak isterim. İnsanlığın bilinen tarihi içerisinde tüm hemcinslerine açık ara fark yaratan, heykeli yapılacak kadar çok sevilen kadının heykeli. Bilinen bu ilk heykel M.Ö. 40.000 yıllarına ait, şimdi British Museum’da sergilenen ve Fransa’da bir ırmak yatağında bulunan mamut dişinden yontulmuş bir kadın başı heykelidir. Kafataslarının sonradan etlendirilmesiyle elde edilen bu resimdeki kadına ne kadar benziyordu bilemem ama bunu yontan insanın bu ilkel çağlara göre “ilkel” olmadığını söylemek mümkün. Hele ki M.S. 2000’li yıllara gelen insanların içinde hala heykele tükürmekle övünebilen evrimleşmesini tamamlayamayanlara oranla gelişkin bile sayılabilir. Heykele nasıl başladınız, bir öyküsü var mı? Orta okulda artık ders programlarından çıkartıldığını sandığım “İşbilgisi” dersinde “iğne ardı”, “kanaviçe”, “tel kırma” gibi ergenliğimizde bizi erkek işi değil diye -niyeyse- utandıran işlerin yanında bir gün hocamız mahallenin yamaçlarından sarı çamur getirmemizi istedi. Kil buymuş. O zamanlar henüz mahallelerin yarısı topraktandı. O kil ve gazeteleri top yapıp bir yüz yaptık beraberce. Neredeyse gördüğümüz bu ilk kadın başı heykeli kadar “kendine özgü”. Fakülte yıllarında bir kız oldu beni heykele başlatan. Beni önemsesin istedim. Hediye alsam?.. Hediye alacak paramız olmazdı pek. Otobüs parası lazımdı okula gidecek Heykel ve bir meslektaşımız Şinasi Karaoğlu Röportaj: Ela Uysal Eres 52 E-DERGİ • SAYI 3 sanat

RkJQdWJsaXNoZXIy OTEzMQ==